Thursday, July 4, 2013

Dökümcüler, Kumral Kepkep

Kumral Kepkep:
İzmir (Karşıyaka) doğumlu.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun. Kadın Doğum klinik şefliğinden emekli oldu. Fotoğrafa 2003 yılında İFSAK’da temel eğitim kurslarına katılarak başladı. 2003 yılında İFSAK, 2004 yılında İlteriş Tezer Siyah/Beyaz Atölyesi, 2007 yılında da Fotogen üyesi oldu. Üyesi bulunduğu derneklerin açtıkları birçok karma fotoğraf sergilerine katıldı, yurtiçi ve yurtdışında ödüller aldı. 2004 yılında “Bale Oyunları” adlı ilk saydam gösterisini yaptı. 2005 yılında “Anadolu’nun Renkleri” adlı ilk kişisel fotoğraf sergisini açtı. İzleyen yıllarda “Anadolu’nun Renkleri”, “Kumdan Masallar” ve “Harran” adlı saydam gösterilerini düzenledi. Fotoğrafları birçok yayında kullanıldı.
Sanatçının anlatımıyla Dökümcüler:
İçinde emek ve insan olan bir proje düşünüyordum. Bir arkadaşımdan (Fehmi İçyer) esinlendim. Samimi ve sıcak bir ortam beni bu çalışmaya yöneltti. İstanbul Sultançitfliği’ndeki 11 dökümhanede 4 yıl süren bir çalışma yaptım. 4 yıl sonra, 11 dökümhaneden sadece bir tanesinin günümüze kaldığını üzülerek gördüm. Atölyelerde çalışan işçi sayısı 5, en fazla 10 kişiydi. Sadece kapıdan giren ışıkla ve 1000 derecelik üretimlerin yer aldığı küçük bir ortamda çalışmak zor oldu. En çok 400 asa ile çekimlerimi yaptım. İnsanlarla ilgili hiç kurgu yapmadım. Zor çalışma koşulları yaşadım: kömür, is, sıcak ve havasız bir ortam. İnsan ve emek olarak başladığım proje sonradan kendiliğinden belgesel bir projeye dönüştü. Türkiye’de 21. yüzyılda, insanların çok zor koşullarda bile çalışırken mutlu ve güleryüzlü olabildiklerini gördüm. Emekçilermizin çalışmayı sevdiğine, zor koşullara rağmen işlerini sevdiklerine ve güler yüzle çalıştıklarına tanık oldum; çalışma ortamı, işlerinin gereği aşırı sıcak, boğucu ve hep buharlı bir ortam olmasına rağmen! 24 – 135 mm f/2.8 lens kullandım. Fotoğrafları renkli çektim sonradan “silver affect” ile siyah beyaza dönüştürdüm. Sergide 31 adet, 40x60 boyutlu siyahbeyaz baskı yer almaktadır.


Sergi Salonu:
İFSAK sergi salonları, İstanbul’un en merkezi yerinde, Taksim İstiklal Caddesinde, izleyiciye sanatla birlikte tarihi yapıların gizem ve görkemliliğini de yaşatıyor. Salonların genişliği ve yüksekliği izleyiciye rahat nefes aldırıyor. Ancak sergilerin gündüz gezilmek istenmesi durumunda ışık ve yansımalardan kaynaklanan sorunlar yaşanabiliyor. Gece sadece ışıklarla aydınlatma durumunda ortam daha iyi olabilir. Ama gün ışığının etkisi ve özellikle yansımalar, fotoğrafların anlaşılmasını zorlaştırabiliyor. Sergileri gündüz, gün ışığında gezmek isteyen sanatseverler için perde ve güçlü ışık kullanımı yararlı olabilir.
Sergi üzerine düşünceler:
Fotoğraflarda insan ve emek unsuru özellikle çalışılmış. Genel estetik değerlerden çok, belgesel nitelikler ağırlıkta ve ön plana çıkmış. Çalışma ortamının sınırlı ışık ve karanlık ortamından dolayı tam beyaza az rastlanıyor. Renkliden dönüştürme gri skala içinde siyah beyazın güçlü etkisi yakalanamıyor. Islak baskının kontrollü gri skalası dijital baskılarda elde edilemiyor maalesef. Kısık ve sınırlı ışık koşullarına rağmen netlemedeki başarı dikkat çekiyor. Kontrastın yoğun olduğu kareler zor ışık koşullarına rağmen başarılı. 
Portrelerde yüzler, anlam ifadeleri başarılı. Yapay ve rahatsız edici görünüm yok. Doğal ortam ve doğal ışık, çalışmalarda belgesel tadını ağırlıklı olarak hissettirmiş. Dar mekandan dolayı tripod kullanımının zorluğu yaşanmış ve kompozisyonun başarılı olduğu bazı karelerde netlik sorunu yaşanmış. Çalışmaların teknik başarısı ikinci planda düşünülmüş ve konunun anlatımına öncelik verilmiş. Kompozisyon oluşturmada klasik şablonlara bağlı kalınmış, yaratıcı kompozisyon oluşturma denemesi pek yapılmamış. Kapıdan giren doğal ışık, tek kaynaktan gelen ışık etkisi vermiş fotoğraflara. Bunun sonucu olarak da tek ışığın oluşturduğu etki ve gölgeler çalışmaları olumlu etkilemiş. Döküm anındaki ışıklar ve dökümün oluşturduğu parıltılar, mekana dolaylı aydınlatma niteliği vermiş. Ve dolaylı genel ortam aydınlatması, gölge ve ortam çalışmaları gibi, ışığın doğrudan alınmadığı karelerde kontrastı zayıflatmış. Zayıf kontrastın neden olduğu teknik zayıflık, çalışmalardaki konunun anlam ve ifadesini aktarma gücünü zayıflatmış. Konulu proje çalışmalarında amaç belgesel nitelikli çalışma olunca, yardımcı unsurlar ve kaynaklar (yardımcı ışık gibi) kullanılabilirdi, kullanılmalıydı. Hareketli karelerde zayıf ışık koşullarına rağmen yakalanan hareket etkisi başarılı olmuş. Her fotoğraf üretim çalışmasında ışık en önemli unsurdur. Kapalı mekanlarda gün ışığının sınırlılığı çalışma koşullarını zorlaştırdığından yardımcı ışık kullanımı, konunun daha başarılı aktarılmasını sağlayabilirdi. İnsan yüzlerindeki anlam ve ifadeler, çalışma sürecinde ortamla bütünleşen sanatçının çalışması ortama rahatsızlık vermediği için başarılı. Ama yüzlerdeki anlam derinliğini daha iyi aktarabilmek amacıyla bölgesel sınırlı yardımcı aydınlatma kullanılabilirdi. Ortamda kullanılan ekipman, araç ve gereç farklı açılardan daha çok ya da gereksiz yerlerde daha az etki verebilecek şekilde düzenlenebilir, farklı açılar denenebilirdi. Şablonlara uymanın yararları yanında, farklı yaratıcı çabalar, sanatçıya daha güçlü anlatım başarıları kazandırabilir. Karanlık veya doğrudan ışık almayan zayıf kontrastlı bölgelerde detaylar tatminkar. Ama lekelerin anlamlılığı ve özellikle de, eğer çalışma belgesel olarak adlandırılıyorsa, konu anlatımının mükemmel olması gerekir. Herhangi bir olumsuz teknik etkilenme, konunun “belgesel” özellikli içeriğini de olumsuz etkileyebiliyor. Fotoğrafların boyut, paspartu ve çerçeve uyumları ile bütünleşmesi görsellik bakımından güzel ve başarılı.

Sonuç:
4 yıl süren, 11 döküm atölyesinde yapılan çalışma sürecinde, bazı çalışmaların daha başarılı olması beklenirdi. Mekan çalışmasında, ortamla bütünleşme, ortamın gerçek ve doğal koşulları, müdahale edilebilecek ve edilmesi gereken ögeleri önceden belirlenerek, gerekleri yerine getirildikten sonra çalışma yapılmalı. Bir proje üretimi için 4 yıl uzun ve ciddi bir süre. Bu nedenle de sorunsuz ve başarılı yapıtlar beklemek izleyicinin hakkı diye düşünüyorum. Özellikle de dijital kolaylıkların yaşandığı günümüzde, zor ortamlarda çalışılması düşünüldüğünde, üretim sürecinin her boyutuyla ve en küçük detaylarıyla  planlanarak gerçekleştirilmesi gerekir. “Proje” olarak tanımlanan bir çalışmada, projenin hedefi ve içeriği önceden çok iyi belirlenmeli, olması ve olmaması gereken ögeler belirlenmeli ve amaçla sonucun ne denli örtüştüğünü sanatçı objektif bir şekilde irdeleyebilmelidir.
Değerli sanatçımız Kumral Kepkep Hanıma saygılarımla, nice başarılı üretimler ve sergiler, sağlıklı, güzel ve esenlik dolu bir yaşam diliyorum.

Mahmut Özturan