Kumral Kepkep:
İzmir (Karşıyaka) doğumlu.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun. Kadın Doğum klinik şefliğinden emekli oldu. Fotoğrafa 2003 yılında İFSAK’da temel eğitim kurslarına katılarak başladı. 2003 yılında İFSAK, 2004 yılında İlteriş Tezer Siyah/Beyaz Atölyesi, 2007 yılında da Fotogen üyesi oldu. Üyesi bulunduğu derneklerin açtıkları birçok karma fotoğraf sergilerine katıldı, yurtiçi ve yurtdışında ödüller aldı. 2004 yılında “Bale Oyunları” adlı ilk saydam gösterisini yaptı. 2005 yılında “Anadolu’nun Renkleri” adlı ilk kişisel fotoğraf sergisini açtı. İzleyen yıllarda “Anadolu’nun Renkleri”, “Kumdan Masallar” ve “Harran” adlı saydam gösterilerini düzenledi. Fotoğrafları birçok yayında kullanıldı.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun. Kadın Doğum klinik şefliğinden emekli oldu. Fotoğrafa 2003 yılında İFSAK’da temel eğitim kurslarına katılarak başladı. 2003 yılında İFSAK, 2004 yılında İlteriş Tezer Siyah/Beyaz Atölyesi, 2007 yılında da Fotogen üyesi oldu. Üyesi bulunduğu derneklerin açtıkları birçok karma fotoğraf sergilerine katıldı, yurtiçi ve yurtdışında ödüller aldı. 2004 yılında “Bale Oyunları” adlı ilk saydam gösterisini yaptı. 2005 yılında “Anadolu’nun Renkleri” adlı ilk kişisel fotoğraf sergisini açtı. İzleyen yıllarda “Anadolu’nun Renkleri”, “Kumdan Masallar” ve “Harran” adlı saydam gösterilerini düzenledi. Fotoğrafları birçok yayında kullanıldı.
Sanatçının anlatımıyla Dökümcüler:
İçinde
emek ve insan olan bir proje düşünüyordum. Bir arkadaşımdan (Fehmi
İçyer) esinlendim. Samimi ve sıcak bir ortam beni bu çalışmaya yöneltti.
İstanbul Sultançitfliği’ndeki 11 dökümhanede 4 yıl süren bir çalışma
yaptım. 4 yıl sonra, 11 dökümhaneden sadece bir tanesinin günümüze
kaldığını üzülerek gördüm. Atölyelerde çalışan işçi sayısı 5, en fazla
10 kişiydi. Sadece kapıdan giren ışıkla ve 1000 derecelik üretimlerin
yer aldığı küçük bir ortamda çalışmak zor oldu. En çok 400 asa ile
çekimlerimi yaptım. İnsanlarla ilgili hiç kurgu yapmadım. Zor çalışma
koşulları yaşadım: kömür, is, sıcak ve havasız bir ortam. İnsan ve emek
olarak başladığım proje sonradan kendiliğinden belgesel bir projeye
dönüştü. Türkiye’de 21. yüzyılda, insanların çok zor koşullarda bile
çalışırken mutlu ve güleryüzlü olabildiklerini gördüm. Emekçilermizin
çalışmayı sevdiğine, zor koşullara rağmen işlerini sevdiklerine ve güler
yüzle çalıştıklarına tanık oldum; çalışma ortamı, işlerinin gereği
aşırı sıcak, boğucu ve hep buharlı bir ortam olmasına rağmen! 24 – 135
mm f/2.8 lens kullandım. Fotoğrafları renkli çektim sonradan “silver
affect” ile siyah beyaza dönüştürdüm. Sergide 31 adet, 40x60 boyutlu
siyahbeyaz baskı yer almaktadır.
Sergi Salonu:
İFSAK
sergi salonları, İstanbul’un en merkezi yerinde, Taksim İstiklal
Caddesinde, izleyiciye sanatla birlikte tarihi yapıların gizem ve
görkemliliğini de yaşatıyor. Salonların genişliği ve yüksekliği
izleyiciye rahat nefes aldırıyor. Ancak sergilerin gündüz gezilmek
istenmesi durumunda ışık ve yansımalardan kaynaklanan sorunlar
yaşanabiliyor. Gece sadece ışıklarla aydınlatma durumunda ortam daha iyi
olabilir. Ama gün ışığının etkisi ve özellikle yansımalar,
fotoğrafların anlaşılmasını zorlaştırabiliyor. Sergileri gündüz, gün
ışığında gezmek isteyen sanatseverler için perde ve güçlü ışık kullanımı
yararlı olabilir.
Sergi üzerine düşünceler:
Fotoğraflarda
insan ve emek unsuru özellikle çalışılmış. Genel estetik değerlerden
çok, belgesel nitelikler ağırlıkta ve ön plana çıkmış. Çalışma ortamının
sınırlı ışık ve karanlık ortamından dolayı tam beyaza az rastlanıyor.
Renkliden dönüştürme gri skala içinde siyah beyazın güçlü etkisi
yakalanamıyor. Islak baskının kontrollü gri skalası dijital baskılarda
elde edilemiyor maalesef. Kısık ve sınırlı ışık koşullarına rağmen
netlemedeki başarı dikkat çekiyor. Kontrastın yoğun olduğu kareler zor
ışık koşullarına rağmen başarılı.
Portrelerde yüzler, anlam ifadeleri
başarılı. Yapay ve rahatsız edici görünüm yok. Doğal ortam ve doğal
ışık, çalışmalarda belgesel tadını ağırlıklı olarak hissettirmiş. Dar
mekandan dolayı tripod kullanımının zorluğu yaşanmış ve kompozisyonun
başarılı olduğu bazı karelerde netlik sorunu yaşanmış. Çalışmaların
teknik başarısı ikinci planda düşünülmüş ve konunun anlatımına öncelik
verilmiş. Kompozisyon oluşturmada klasik şablonlara bağlı kalınmış,
yaratıcı kompozisyon oluşturma denemesi pek yapılmamış. Kapıdan giren
doğal ışık, tek kaynaktan gelen ışık etkisi vermiş fotoğraflara. Bunun
sonucu olarak da tek ışığın oluşturduğu etki ve gölgeler çalışmaları
olumlu etkilemiş. Döküm anındaki ışıklar ve dökümün oluşturduğu
parıltılar, mekana dolaylı aydınlatma niteliği vermiş. Ve dolaylı genel
ortam aydınlatması, gölge ve ortam çalışmaları gibi, ışığın doğrudan
alınmadığı karelerde kontrastı zayıflatmış. Zayıf kontrastın neden
olduğu teknik zayıflık, çalışmalardaki konunun anlam ve ifadesini
aktarma gücünü zayıflatmış. Konulu proje çalışmalarında amaç belgesel
nitelikli çalışma olunca, yardımcı unsurlar ve kaynaklar (yardımcı ışık
gibi) kullanılabilirdi, kullanılmalıydı. Hareketli karelerde zayıf ışık
koşullarına rağmen yakalanan hareket etkisi başarılı olmuş. Her fotoğraf
üretim çalışmasında ışık en önemli unsurdur. Kapalı mekanlarda gün
ışığının sınırlılığı çalışma koşullarını zorlaştırdığından yardımcı ışık
kullanımı, konunun daha başarılı aktarılmasını sağlayabilirdi. İnsan
yüzlerindeki anlam ve ifadeler, çalışma sürecinde ortamla bütünleşen
sanatçının çalışması ortama rahatsızlık vermediği için başarılı. Ama
yüzlerdeki anlam derinliğini daha iyi aktarabilmek amacıyla bölgesel
sınırlı yardımcı aydınlatma kullanılabilirdi. Ortamda kullanılan
ekipman, araç ve gereç farklı açılardan daha çok ya da gereksiz yerlerde
daha az etki verebilecek şekilde düzenlenebilir, farklı açılar
denenebilirdi. Şablonlara uymanın yararları yanında, farklı yaratıcı
çabalar, sanatçıya daha güçlü anlatım başarıları kazandırabilir.
Karanlık veya doğrudan ışık almayan zayıf kontrastlı bölgelerde detaylar
tatminkar. Ama lekelerin anlamlılığı ve özellikle de, eğer çalışma
belgesel olarak adlandırılıyorsa, konu anlatımının mükemmel olması
gerekir. Herhangi bir olumsuz teknik etkilenme, konunun “belgesel”
özellikli içeriğini de olumsuz etkileyebiliyor. Fotoğrafların boyut,
paspartu ve çerçeve uyumları ile bütünleşmesi görsellik bakımından güzel
ve başarılı.
Sonuç:
4
yıl süren, 11 döküm atölyesinde yapılan çalışma sürecinde, bazı
çalışmaların daha başarılı olması beklenirdi. Mekan çalışmasında,
ortamla bütünleşme, ortamın gerçek ve doğal koşulları, müdahale
edilebilecek ve edilmesi gereken ögeleri önceden belirlenerek, gerekleri
yerine getirildikten sonra çalışma yapılmalı. Bir proje üretimi için 4
yıl uzun ve ciddi bir süre. Bu nedenle de sorunsuz ve başarılı yapıtlar
beklemek izleyicinin hakkı diye düşünüyorum. Özellikle de dijital
kolaylıkların yaşandığı günümüzde, zor ortamlarda çalışılması
düşünüldüğünde, üretim sürecinin her boyutuyla ve en küçük detaylarıyla
planlanarak gerçekleştirilmesi gerekir. “Proje” olarak tanımlanan bir
çalışmada, projenin hedefi ve içeriği önceden çok iyi belirlenmeli,
olması ve olmaması gereken ögeler belirlenmeli ve amaçla sonucun ne
denli örtüştüğünü sanatçı objektif bir şekilde irdeleyebilmelidir.
Değerli
sanatçımız Kumral Kepkep Hanıma saygılarımla, nice başarılı üretimler
ve sergiler, sağlıklı, güzel ve esenlik dolu bir yaşam diliyorum.
Mahmut Özturan