Friday, August 31, 2012
Thursday, August 30, 2012
Wednesday, August 29, 2012
Tuesday, August 28, 2012
Monday, August 27, 2012
Saturday, August 25, 2012
Wednesday, August 22, 2012
Tuesday, August 21, 2012
Fotoğraf sanatçısı Kemal Elitaş yaşamını yitirdi
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nin daimi hocalarından fotoğraf sanatçısı Kemal Elitaş hayatını kaybetti.
1970 yılından bu yana fotoğraf sanatına emek veren ve 2005 yılında “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotoğraf sergisiyle NHKM bünyesinde çalışmalara başlayan ve vizörünü, bilgisini, birikimini, Fotoğraf Atölyesi ile paylaşan NHKM’nin daimi hocalarından, fotoğraf sanatçısı Kemal Elitaş yaşamını yitirdi.
Kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Kemal Elitaş, foto/muhabirliğinin yanı sıra özellikle belgesel fotoğraf alanında çalışmalarını sürdürdü.
Kendi sözleriyle, Kemal Elitaş Kimdir?
Kim mi…
Kim olacak; nüfus cüzdanında Kemal Elitaş yazan.
Böyle yazmışlar ve ben de böylece kendimi alıştırdım…
Soranlara da ben; Kemal Elitaş diyorum…
İşte şimdi aynı soru bana soruluyor...
Dünya vatandaşıyım, dilim, dinim, ırkım dünya vatandaşı.
Sevgiden ve kardeşlikten yana bir kişiyim sadece. Ve fotoğraflarımla ve düşüncelerimle bu kimliği yaşatmaya çalışıyorum.
Fotoğraf nedir?
Kitaptır, şiirdir, bir hikâye, bazen bir masal, bazen de hiç yaşamadığımız ama hep hayalini kurduğumuz dünya. Yağmur altında ıslanmak, bir ağaç dibinde sevgiliyi beklemek, doğaya hayran olmak, bir günbatımında hayallere dalabilmek…
Ve en önemlisi çevremizde olan ve bir o kadar da duyarsız olduğumuz konuların farkına varabilmek, taraf olmaktır…
Yani sadece bir kâğıt parçasında oluşan şekil değildir. Kültürümüzle, yaşam biçimimiz ve duyarlılığımızla taşıdığımız bir onurdur.
Düşüncelerinle ve kullandığım makinenle kimin yanında ve ne için olduğunu bilmektir fotoğraf.
Bir aile albümü mü yapmak istersin yoksa çevremizdeki yoksulluğu, yaşamın zorluklarını ve yirmibirinci yüzyılda hala devam eden savaşların acılarını mı... Duruş budur bence.
Bir de sanat mı... Belgesel mi gibi tartışmalar var. Bence hiç önemi yok bunların. İster sanat densin isterse belgesel. Dediğim gibi bulunduğun yer neresi, önemli olan bu bence.
Kim mi…
Kim olacak; nüfus cüzdanında Kemal Elitaş yazan.
Böyle yazmışlar ve ben de böylece kendimi alıştırdım…
Soranlara da ben; Kemal Elitaş diyorum…
İşte şimdi aynı soru bana soruluyor...
Dünya vatandaşıyım, dilim, dinim, ırkım dünya vatandaşı.
Sevgiden ve kardeşlikten yana bir kişiyim sadece. Ve fotoğraflarımla ve düşüncelerimle bu kimliği yaşatmaya çalışıyorum.
Fotoğraf nedir?
Kitaptır, şiirdir, bir hikâye, bazen bir masal, bazen de hiç yaşamadığımız ama hep hayalini kurduğumuz dünya. Yağmur altında ıslanmak, bir ağaç dibinde sevgiliyi beklemek, doğaya hayran olmak, bir günbatımında hayallere dalabilmek…
Ve en önemlisi çevremizde olan ve bir o kadar da duyarsız olduğumuz konuların farkına varabilmek, taraf olmaktır…
Yani sadece bir kâğıt parçasında oluşan şekil değildir. Kültürümüzle, yaşam biçimimiz ve duyarlılığımızla taşıdığımız bir onurdur.
Düşüncelerinle ve kullandığım makinenle kimin yanında ve ne için olduğunu bilmektir fotoğraf.
Bir aile albümü mü yapmak istersin yoksa çevremizdeki yoksulluğu, yaşamın zorluklarını ve yirmibirinci yüzyılda hala devam eden savaşların acılarını mı... Duruş budur bence.
Bir de sanat mı... Belgesel mi gibi tartışmalar var. Bence hiç önemi yok bunların. İster sanat densin isterse belgesel. Dediğim gibi bulunduğun yer neresi, önemli olan bu bence.
“Bu iyi bir fotoğraf!” demeniz için ne olmalı?
Ben “bu iyi fotoğraf” dememeliyim. Fotoğrafın kendisi beni çağırmalı. Gel arkadaş biraz konuşalım demeli. Derdini bana anlatmalı. Beni içine almalı. Şimdi kafayı mı yedin diyen olacak. Fotoğraf konuşur mu diye. Konuşmayan fotoğrafı ne edeyim. Hem de bal gibi konuşur. Alır fotoğraf beni Vietnam Savaşı’nda sivil birinin sokak ortasında kafasından vurulmasına götürür. Anlatır. Vahşeti anlatır. Sömürüyü anlatır. Binlerce kilometre öteden gelip yurtlarını işgal eden ABD’yi anlatır. Gideriz komşumuza, Irak’a... Tel örgüler arkasında başına çuval geçirilmiş bir babanın yanında çaresizliğiyle bir çocukla konuşuruz. Kim bunlar, burada ne işin var dediğimizde kulağımızın yanından seken kurşun vızıltılarını duyarız. Onurlarını yok etmeye çalıştıkları bir ulusun direncini görürüz. Savaşın bize vahşetini anlatır o fotoğraf.
Dediğim gibi; konuşan fotoğraf, benim için iyi fotoğraftır.
KEMAL ELİTAŞ
1952 yılında Tekirdağ’da doğdu. İlkokul ve ortaokul öğrenimini Türkiye’nin değişik illerinde yaptı.
1970 yılında Eyüp Lisesinden mezun oldu.
1970 yıllarında Fransa’ya gitti. İlk fotoğraf çekimlerine Paris’te başladı. Ve aynı yıllarda Paris Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi.
1973 yılında Fransa’da çalışan işçilerin yaşamlarını konu alan “Bizim İşçilerimiz” konulu fotoğraf sergisini açtı.
1975 yılında Türkiye’ye döndü.
1975 Eylül ayında meydana gelen Lice/Diyarbakır depremine giderek fotoğraf ve gözlemlerini Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı.
1975 Ekim, Lice deprem fotoğrafları “Yıkılmış Hayatlar”, Türkiye İnşaat Mühendisleri İstanbul Şubesi’nin desteğiyle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nde sergi olarak açıldı. Ve sergi sırasıyla, Ankara, İzmir ve Almanya’da sergilendi.
1975-1980 yılları arasında Türkiye’de ki siyasi olayları fotoğrafladı ve haber, röportajlar yaptı. Bu çalışmaları, Cumhuriyet, Milliyet, Vatan gazetelerinde yayımlandı.
12 Eylül 1980 askeri rejimi ile çalışmaları kesintiye uğradı ve hakkında davalar açıldı.
1983 Şubat ayında İFSAK ayın fotoğrafı yarışmasında; “Portre” fotoğrafı birinci seçildi.
1983-2000 yılları arasında belirlediği projeler kapsamında fotoğraf çalışmaları oldu.
2005 Kasım, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde serbest konulu “Karma Fotoğraf” sergisi
2006 Mart, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde; “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotoğraf slayt gösterisi.
2006 Mart, Gebze Maden İş Sendikasında “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotoğraf slayt gösterisi.
2006 Eylül, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde Dünya Barış Günü fotoğraf sergisi.
2007 Şubat, Tekirdağ Fotoğraf Sanatı Derneği (TEFSAD) kurucu Başkanı.
2007 Mayıs, Kocaeli Üniversitesinde “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotoğraf slayt gösterisi.
2007 Mayıs “Tekidağ Karma Fotograf Sergisi”.
2007 Ağustos, Dikili/ Muğla, gençlik kampında fotograf atölyesi eğitmenliği ve “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotograf slayt gösterisi.
2007 HaberTrak gazetesi köşe yazarlığı, Tekirdağ
2007 Eylül, Foto Cafe, “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotoğraf slayt gösterisi.
Evrensel Kültür dergisinde fotoğraf üzerine öykü çalışmaları yayımlandı;
Haziran 2007, sayı: 186
Temmuz 2007, Sayı:187
Ağustos 2007, Sayı: 188
Eylül 2007, Sayı: 189
2008, Newsweek Türkiye dergisinin sözleşmeli fotografçısı.
2008 Ocak, Lüleburgaz karma fotoğraf sergisi, “Portreler”
2008 Haziran, Gümüldür/İzmir, gençlik kampında fotoğraf atölyesi eğitmenliği ve “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotoğraf slayt gösterisi.
2008 Haziran, Dünya Genç İşçi Buluşması, Gönen/Balıkesir’de “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotoğraf slayt gösterisi.
14 Eylül 2008 Evrensel Gazetesi “Ölüm Kokuyordu Takvim Yaprağı”
2009 Şubat, PhotoPark “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotograf slayt gösterisi.
2009 Nisan, Kastamonu Kültür ve Turizm Müdürlüğü işbirliği ile “Kastamonu Belgesel” çalışması.
2009 Haziran, Dünya Genç İşçi Buluşması, Seferihisar/ İzmir’de “Meydanlarda… Fabrikalarda… Hep Biz Vardık” fotoğraf slayt gösterisi.
2009 Ekim, “Dört Mevsim Kastamonu” sergisi. Ankara, Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü.
2009 Kasım, “Dört Mevsim Tekirdağ” karma fotoğraf sergisi.
1970-1980 yılları arası Fransa ve Türkiye siyasi eylemlerinin görüntülerinden oluşan 40.000 negatif film arşivinde bulunmaktadır.
“Göçer Çingenelerin yaşamları”, “Vira Bismillah”,”Ağır Yük Kamyon şoförlerinin zor yol koşulları ve yaşamları”, “demiryolları ve son istasyonlarının yol hikâyeleri” ve toplumsal olaylar üzerine proje çalışmalarını sürdürmekteydi…
Saturday, August 18, 2012
“Son Yemek”te Bir İstanbullu: Turquetto
Önce resimler yakıldı sonra insanlıktan arta kalanlar… Çaresizce son yemeğe oturttu kendini ressam, elleri ve ayakları çoktan çakılmış!
Tiziano’ya ait olduğu sanılan Eldivenli Adam isimli tablo, Rönesans’ın en iyi ressamlarından biri olan Turquetto isimli İstanbullu Yahudi bir ressamın elde kalan tek eseri olabilir mi acaba?
Bu soruyla açılan Turquetto, XVI. yüzyıl İstanbul’unda (1519) Yahudi anne babadan doğan ve tek tutkusu resim yapmak olan bir çocuğun, Eli Soriano’nun hikâyesini anlatıyor aslında. Esir pazarında çalışan bir adamın oğlu olan bu çocuk, her iki dinin kurallarının resim yapmasına izin vermeyeceğini küçük yaşta fark edince, sanatını geliştirip rahatça icra edebilmek için Venedik’e kaçar. Rumca sahte bir isimle Tiziano’nun resim atölyesine devam ettikten sonra mesleğinde yükselir ve Venedik’teki çeşitli tarikatlara İncil geleneğiyle, Osmanlı hat yazısıyla ve Bizans sanatıyla beslenen muhteşem eserler verir ve ustasının taktığı isimle Turquetto diye anılmaya başlar. Şöhretinin doruğundayken, yaşadığı bir yasak ilişki yüzünden gerçek kimliği ortaya çıkar. Resim yapmak isteyen, meraklı ve sorgulayan bir çocuğun isyanı, olgun bir adama dönüştüğünde bu kez, sanat, iktidar ve din üçgenine tepki duyan bir sanatçının isyanına evrilir. Bir sipariş üzerine yaptığı İsa ve on iki havarisini konu alan tabloda havarilerin yerine ressamları çizmesi eklenince, engizisyon mahkemesince yargılanır ve idama mahkûm edilir. Olgun çağında, evli, çocuklu ve toplumda kabul gören bir sanatçıyken, İtalyan Rönesans’ın en parlak döneminde Venedik’teki rekabet ortamının aktörlerinin ayak oyunlarına, kurnazlıklarına alet ve kurban olan bir sanatçıya dönüşen Turquetto’nun yükselişine ve ani düşüşüne tanık oluruz…
METİN ARDITI
METİN ARDITI, İsviçreli yazar, 1945 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İsviçre’de yaptı. École Polytechnique Fédérale de Lausanne’dan fizik mühendisi olarak mezun olduktan sonra atom mühendisliği dalında doktora yaptı, ardından Stanford Üniversitesi’nde işletme dalında master eğitimi aldı. 1996 yılından bu yana Suisse Romande Orkestra’sının yöneticisi ve organizasyon sorumlusu görevlerini gönüllü olarak yerine getiren yazar, 1988’de kurduğu Arditi Vakfı dışında, yardım amaçlı kurulan birçok vakfın idaresinde de görev yapıyor. Romanın yanı sıra deneme türünde de eserler veren Arditi, yedinci romanı Turquetto’yla prestijli bir edebiyat ödülü olan Jean-Giono ödülünü aldı.
Thursday, August 16, 2012
Wednesday, August 15, 2012
Tuesday, August 14, 2012
Monday, August 13, 2012
Surreal Photo Manipulations
Surreal photo by Bhumi Joshi
Surreal photo by Bhumi Joshi
Surreal Photo-manipulation by Sarolta Ban
The Execution by Terra Kate
In Limbo. (Nikon d90) by J.T. Noriega
Bestial serie by Aurélien
I Have Also Seen This in Paris :D by Ben Heine
What Are We Becoming by Rob Woodcox
a storm to move mountains by Brooke Shaden
the tumbleweed tale by Brooke Shaden
the evolution of generations by Brooke Shaden
escaping the madness by Mattijn Franssen
today, i got my guitar fixed. day 92 by Holly Henry
|day dreamer| by John Alunan
Work by Rockie Nolan
be cooking by martin grohs
Pyramids of the Sea by Mattijn Franssen
relapse by Mattijn Franssen
marinating the moon by Mattijn Franssen
the City in the Sky by Amanda Cooper a.k.a “Demandor”
Desert by Chiara Fersini
the water horse by Mattijn Franssen
entertaining the hungry by Mattijn Franssen
battling the cult by Mattijn Franssen
dans mon petit jardin by Mattijn Franssen
The music nature by Jerico Santander
SOCIETY by Anton Semenov
Carretera Fantasma – Ghost Road by All About Tomorrow
Obstaculum by Craig Hunter Parker
THE SIXTH DAY by MARTIN GROHS
CREATURES by Daniel Bolliger
Surreal in Mind by Michael Vincent Manalo
matte painting / photo manipulation 2009 by Wael Saad
Alternate Realities by Alternate Realities
Surreal Art Sequence by Patricia Villanueva
la escalera by Luis Beltrán
UNATTAINABLE by MARTIN GROHS
Dreams In Black and White by John Alunan
Photo Manipulations by Colton Onushko
Subscribe to:
Posts (Atom)