Friday, August 3, 2012

Ne mutlu sana büyük usta!


YILDIRIM TÜRKER - yildirim.turker@radikal.com.tr
 
"Aralarında bilmediğimiz tuhaf bir kültün inancıyla bağlantılı gizli anlaşma mı var? Bilmediğimiz hangi zaferin nişanesi oluyor ölü Yunus'un bakışları."

Ne mutlu sana büyük usta!
         
 Kendi sözü kuvvetli fotoğraflardan biri. Susmak bilmiyor. Altına ‘yazısız’ yazıp size yollasam uzun uzun okursunuz. İyisi mi ben size bu fotoğrafın arkasında olanları anlatayım.

Van AKP İl Kongresi, Başbakan’ı ağırlamış. Hem de depremde ağır hasar gören Van İl Stadı’nda. İzleyiciler saha içine oturtulmuş ve sıkça ‘Tribünlere çıkmayın’ anonslarıyla uyarılmış. Doğaldır. İnkârsız iktidar, ibişsiz bahtiyar olmaz. AKP Van İl Başkanı yaptığı açıklamada “Stadın hasarlı olduğunu biliyoruz ancak tribünleri kullanmıyoruz, zemini kullanıyoruz” diyesi olmuş. Depremin üzerinden dokuz ay geçmiş, şimdi vaveylayla kongresini eda eden hükümet partisi, bu süre içinde stadı ve daha birçok yaşam alanını onarmamış, bir de yandaşlarını toplu Rus ruletine çağırıyor.
 Bu durum, işte bu fotoğrafın çerçevesidir. Kendisine gelince...

Karşısındaki cömert beyefendiyi çıkaramadım. Önemli biri besbelli. Yüzünde gurur ve şükran karışımı bir gülümseme, pehlivan duruşuna yakışır bir ifadeyle Başbakan’a armağanını sunuyor. Fotoğraf, depremin simgesine dönüşmüş olan 13 yaşındaki Yunus Geray’ın o yakamıza yapışan bakışları. Altın varaklı bir çerçeveye de pek yakışmış. Sanki bir Goya tablosuymuş gibi duruyor sahiden.

Başbakan, yüzünde açıkça kibirli ama güneş vurduğundan mıdır bilinmez, gizli zalim bir ifadeyle tabloyu devralıyor. Müzik yükseliyor. Bu vahşet tiyatrosuna rahmet okutacak sahne büyük ihtimalle alkışlarla taçlanıyor.

Önce mi yoksa sonra mı verildi bilemiyorum ama Başbakan o sahnede yaptığı konuşmada, “Van depremiyle terör örgütünün, BDP’nin, BDP’li belediyelerin maskesi bir kez daha yere düşmüştür. Bunlar sadece ve sadece kan ticareti yaparlar, can ticareti yaparlar” buyurmuş. Bu beyler gerçekten pek az düşünmeye fırsat bulabiliyorlar besbelli.

Elindeki fotoğrafa bakıp bir düşünse keşke. Yunus’un o bakışları, ‘Son bakış’ diye sunulmuştu. Enkazdan sağ olarak çıkarılan Yunus, müdahalenin gecikmesi sonucu aramızdan uçup gitmişti. O bakışı bir küfür gibi ardında bırakarak.

Bir kafa, o fotoğrafı varaklı çerçevelere oturtmayı düşünüyor. Başbakan’a hediye olsun diye. Şükran armağanı. Depremde ranta ve ilgisizliğe kurban gitmiş bir çocuğun fotoğrafını. Ölü çocuk resmini alan da alameti farikası olan kibirle gülümsüyor.

Acaba aralarında bilmediğimiz tuhaf bir kültün inancıyla bağlantılı bir gizli anlaşma mı var? Bizim bilmediğimiz hangi zaferin nişanesi oluyor ölü Yunus’un bakışları. Onları mutlu eden nedir? Yunus’un son anına yetişip fotoğraflarını çekebilmiş olmak mı? Kaldı ki o da bir fotomuhabirinin başarısı.

Pekiyi, ey pazar günü okuru, sence bu fotoğrafta bütün sınırları zorlayan bir tuhaflık yok mu? Kime danışsak da yaptırsak bu resmin okumasını? Psiko-patoloji uzmanları elimizden tutmaz mı? Nörologlar, sosyologlar, siyasetbilimciler, el aman!

Aklımızı korumak zorundayız.